Mutluluktan gözlerini yumduğun anlar vardır.
Çokça zaman beklediğin günler, kapıda sanırsın.
İnsan ne çok şey yitiriyor, zamanla.
Ne çok gece eskitiyor, göz yaşlarıyla uyuyup uyandığı.
Bir umuda sarılıyor önce, bir ümit büyütüyor kalbinde.
Damla damla akıtıyor içini..
Çabuk başlayan her şey çabuk yitermiş. Yaşamadan bilinmiyor..
Mutluluktan ayak uçlarında durduğun anlar da vardır ya.
Hiç bilmeden, bulutlar benimle aynı yöne gidiyormuş
sanmadan geçecek, sanki yıllar.
Sadece kendinle kaldığın bir vakit düşmüyor mu aklına yalnızlık?
Onca dost muhabbeti onca iş var, seni bekleyen. Ya yalnız geçen geceler?
Onlar da şahit değiller mi kalbini bunca acıtan, kanatan sevgilere..
"Birini sevmeye kalkışmak, yüreğin avcunda uçuruma yürümektir.
Ya mutluluk tutar elinden ya da sonsuz bir boşluk." demiştim ya.
İşte öyle bir savruluş, her bir veda.
Ya mutluluk tutar elinden ya da sonsuz bir boşluk." demiştim ya.
İşte öyle bir savruluş, her bir veda.
Birini sevmeye kalkışmak demek, cesaret demek, umut demek,
"ama yine de" diye yeşeren yeni bir cümle kurmak demek.
Sen ister o cümlenin virgülü olursun ister noktası.
Ya bir soru işareti kalır geriye, ya da ünlemden sitemler bırakırsın.
Sen ister üç nokta olup devamını kendin yazarsın ister iki nokta üst üste koyup
ömrünü adayacak yeni bir hayata başlarsın.
Peki söyle, hangi cümle nokta olup ardında soru işareti ve
ünlemler bırakmak için başlamış ki..?
Kim bilir hangi cümlenin üç noktası olduk, bilmeden.
Bilmeden hangi hayata özne olduk.
Dedim ya..
Çabuk başlayan her şey çabuk yitermiş.
Yaşamadan bilinmiyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder