5 Şubat 2016

hoşgeldin

 
Mutluluk, hayatın avcuna bıraktığı o küçük renkli şekerler gibi..
Bir kere tadını alınca bitmesin diye uzun uzun ağzında tutuyorsun.
Bir sonrakine geçene kadar, o şekerin bıraktığı renklerle doluyor dünyan.
Herkesin bir rengi var, bu hayatta. Bir varoluş biçimi.
Ben, ilk neyi öğrendim bilmiyorum ama sevmek için doğmuşum.
Sevmeyi sevmek, aşkı sevmek, bir sevda boyu yürümek..
Sevince dünyam hep rengarenk..
Sevince gözlerim kapalı giriyorum, tüm o yollara.
Sonunda kavuşmak varsa sonunda sevda varsa değiyor, canıma cananıma.
Mutluluk, gökyüzünden bir yorgan yapıp sarılmak gecesine gündüzüne.
Mutluluk, masmavi bir deniz.
Gözümün gördüğü tüm o engin, benim.
Ve tüm mavilikler içinde parlayan tek şey, sevdamın yolu.
 
 

11 Nisan 2015

hiç

Önümde boylu boyunca uzanmış bir sayfa.. Elimde hasretten bir kalem var.
Yazdıkça kanıyor sevdam.Yazdıkça kayboluyor dilim, kelamım. 
En yakının, yine kendinden başkası değil.. Kimse silemiyor, hafıza denen o elzem boşluğu..
Dolduramadığı gibi. Üzerini örttüğüm tüm geçmiş, tozlu bir sayfa. 
Yazdıkça anılarım dökülüyor. 
Yazdıkça kayboluyor, dünüm bugünüm.  
Söylesene çocuk; bilinmez bir öfke, yırtar mı adını o sayfadan? 
Gün, gülümser mi? Bir sevi, yeniden dolar mı bahçeme.. Bir papatyalık mı yoksa onun da canı? 
Nefesim, nefesime ağır geliyor. Yokluğu solumak, uyanmak demek. Uyanmak büyük kötülük.. 
Uyanınca tüm o sayfalar önüme diziliyor. Bir kara söz gibi, kalbimdeki çukur. Hiç böyle yanmamıştı ki çocuk.. Hiçlikle yoğrulmamıştım ki.. Oysa menzilimiz yokluk. 
Bizi ayakta tutan koca bir hiç!
Elimde hiçten bir kalem, kendi hikayemi yazıyorum. Belki bir nefeslik belki sonsuz kim bilir?

17 Şubat 2015

bıçak sırtı

Ah! Kimbilir kaçıncı yara izi, kaçıncı aldanış..
Kaç yenilgiden sonra mağlup oluruz? Kaç aşk eskir, kaç kez yeniden başlar insan..
Sevince tüm o uçurumlara gözü bağlı yürüyorsun. 
Sevdikçe dünya duruyor da sen yere göğe sığamıyorsun.
"Ömrümce sevmeyi anlatsam, ömrümce sevsem.." Sevmekten başka bir yön bilmedi, kalbim.
Şimdi aşktan böylesi yanınca ellerim, dokunamıyor hiçbir anıya..
Ne diyor şair, "unutmak değil belki hatırlamamak mümkün.."
Sahi mümkün mü, körü körüne inanmak... Yeniden.. 
Sevmeyi bunca severken adı yeniden ile başlayan hiçbir cümleyi sevemedim. 
Tüm o kalabalık, çıkmaz sokaklar ve bir sabah denizine sığındığım o sahil, bana sessizliği anlatır. Sessizlikte kaybolan yüzümü.. Sonra düşe kalka yürüdüğüm o yol.
Kalbim acıyor demenin binbir türlü şekli var. Bazen en korunaklı yol, sessizliğe sığınmaktır. 
İçine akan gözyaşların, sana güçlü gözlerle bakan insanlar var. Kalbinin yangınını senden başkası söndüremiyor. Ama yine de diye başlayan hiçbir söz mutlu etmiyor.. 
Ve bir sabah "bugün dünya benim için durdu" dediğin zaman başlıyorsun gülümsemeye. 
Nereden mi biliyorum.. 
Şimdi gözlerimden düşüyorsa aşkın, sol yanım boş kalıyorsa ve acısı vuruyorsa hala için için, vazgeçmeli. Çünkü ayrılık da sevdaya dahil..
 
♫♫♫

29 Nisan 2014

Louise'li Masallar II

Bana acıdan, kederden bahsetme diyorsun. Dileme bunca, "çok sevmeyi". Ellerim, Louise ellerim bir boşlukta gezinirken ve gökyüzü bu kadar yakınken kalbime, kendime yeniliyorum. Elimde değil..
Bir bulut gibi başımın üzerinde taşıyorum, herkesi ve sevgimi yüreklerine koyuyorum. Nasıl bileceğim, en sevdiğimi en uzağımda bulacağımı. Nasıl diner, bu yağmur. Gökyüzüm alabildiğine gri.
Oysa sevdikçe çoğalır, sanıyorsun. Güneş yeniden doğar. Bir sabah mutluluktan gözlerini açamazsın. Uyku umrumda değil, Louise. Mutluluk diyorum, bir gökkuşağı gibi parıldasın gözlerimde.
Bir deniz kıyısına vursun, sevdası. Nerede olursa, bulurum. İçime sığmaz, tüm o dalgalara siper olurum. Sevince Louise, tüm evreni aşarım sanıyorsun. Sevdanı getirdi diye, denizi çıkarıp avcuna koyuyorsun. Öyle imkansız işte. Sevmek, tüm kumdan kaleleri yerle bir etmek. Sevmek, kendi gökyüzünü çıkarıp ona vermek. Acıdan ve kederden ıslanacağını bile bile..

♫♫♫
                                                                                                     fotoğraf:dilaraavder

16 Şubat 2014

kanatlarım var ruhumda

"Bi küçük eylül meselesi"...
Kalbimi okuyan, taa içine işleyen, ruhuma dokunan bi küçük hikaye.
Bi küçük eylül meselesi gibi esip geçiyor, hayat üzerimden.
Ne yana dönsem kırık dökük bir anı var. Aşk için geçen zamanlar var. 
Aslında nasıl yitik, buruk olduğunu bu hikaye anlatıyor, bana.
Bir adam seversin, düşlerine sararsın, aşk için yapmayacağın şey yoktur.
Çok sonra anlıyor, insan. Hayat, kısa... Hayat, bir anlık kara sevda.
Hem şarkı ne diyor; 
"sen beni boşuna hiç kalbinin oralara koyma, kollarını bana sarma, kalamam oralarda.."
Sahi sonsuz sevgi var mıdır? Sonsuz güven, sonsuz bir vazgeçiş, sonsuz sahiplenme..
Sonsuz olmayan her şey için beni, bana bırakmalısın.
Aşktan vazgeçmek demek, kalbini saracak o insanın hiç gelmemesi demek.
Aşktan vazgeçmek demek, içindeki tüm o mutluluk perilerini özgür bırakmak demek.
Aşktan vazgeçmek, aşk için ölmekten daha gururlu, daha huzurlu ve daha küskün..
Hem kanatlarım var, ruhumda. Karanlıkta da yürüyebilirim.

♫♫♫

29 Ocak 2014

satır aralarından I

Vazgeçmek, ne uzun bir kelime...
Kalbim dokunmak istemiyor, hiçbir anıya.
Hiçbir mutluluk parçası hatırlamak istemiyor, yüreğim.
Öylesine puslanmış ki acılarla. Sözle anlatılmıyor. 
Yüzümden de düşmüyor, hiçbir parça.
Geçen zaman, yıllar, yıllarımız var!
Bir an var ki göz görmüyor, kalp atmaz oluyor.
Unutmaktan değil, mesele hatırlamamak.
Sevilme ihtiyacı ile nasıl geçer, bir ömür?
Bir çocuktan farksızım. Uslanmaz kalbim artık pes etti.
Sevmek, sevilmek içimde bir yumru gibi. 
Birine hayatımı vermek, sevdamı adamak korkusu;
ya o biri, "gel yuvam ol" demezse..
Varsın boş kalsın ellerim, tek başına bir aşk büyür mü?

24/10/13

26 Ocak 2014

iki nokta üst üste

Mutluluktan gözlerini yumduğun anlar vardır. 
Çokça zaman beklediğin günler, kapıda sanırsın.
İnsan ne çok şey yitiriyor, zamanla. 
Ne çok gece eskitiyor, göz yaşlarıyla uyuyup uyandığı.
Bir umuda sarılıyor önce, bir ümit büyütüyor kalbinde. 
Damla damla akıtıyor içini..
Çabuk başlayan her şey çabuk yitermiş. Yaşamadan bilinmiyor..
Mutluluktan ayak uçlarında durduğun anlar da vardır ya. 
Hiç bilmeden, bulutlar benimle aynı yöne gidiyormuş 
sanmadan geçecek, sanki yıllar.
Sadece kendinle kaldığın bir vakit düşmüyor mu aklına yalnızlık?
Onca dost muhabbeti onca iş var, seni bekleyen. Ya yalnız geçen geceler?
Onlar da şahit değiller mi kalbini bunca acıtan, kanatan sevgilere..
 "Birini sevmeye kalkışmak, yüreğin avcunda uçuruma yürümektir.
Ya mutluluk tutar elinden ya da sonsuz bir boşluk." demiştim ya.

İşte öyle bir savruluş, her bir veda.
Birini sevmeye kalkışmak demek, cesaret demek, umut demek, 
"ama yine de" diye yeşeren yeni bir cümle kurmak demek.
Sen ister o cümlenin virgülü olursun ister noktası. 
Ya bir soru işareti kalır geriye, ya da ünlemden sitemler bırakırsın. 
Sen ister üç nokta olup devamını kendin yazarsın ister iki nokta üst üste koyup
ömrünü adayacak yeni bir hayata başlarsın.
Peki söyle, hangi cümle nokta olup ardında soru işareti ve 
ünlemler bırakmak için başlamış ki..?
Kim bilir hangi cümlenin üç noktası olduk, bilmeden. 
Bilmeden hangi hayata özne olduk.
Dedim ya..
Çabuk başlayan her şey çabuk yitermiş. 
Yaşamadan bilinmiyor...

15 Aralık 2013

bir yeni yıl güncesi III

Bir yıl daha eskiyip yiterken, içim biraz buruk biraz umut dolu.
Geçen yalnız zaman değil..
Kurmaktan vazgeçmediğim hayallerim, küçük mutluluklarım, sımsıkı sarıldığım için şanslı hissettiğim dostlarım var. İçim sızlayarak üstünü örttüğüm anılarım, unutmak için yeniden başlamak için dua ettiğim gecelerim var.. Ne yaparsam yapayım değiştiremediğim bir hayat var, önümde. Kaderimi çizmek için seçtiğim yollar var, doğru yöne gidip gitmediğimi bilmeden yürüdüğüm.
Bir ömür var içini nice hasretlerle, hüzünlerle kapladığım. Bana biçilmiş bir ömür var, ne kadar sevsem az..
Sevmek için çok sevmek için atan kalbim yorgun ama güçlü.
Bir yıl daha eskiyip yiterken, giden yalnız yıllarım değil uslanmaz bir çocuk kadar büyümüş bir ben varım. Hala hayret ettiğim, yüzümü güldüren, gözyaşlarımı silen bana bir omuz kadar yakın güzel insanlar var. Bir de yalnızlık var, bu mükemmel kalabalığın içine gizlenmiş, yazmaktan asla vazgeçmeyen. Yeni bir yıla adım atarken geçmişi sırtıma yük etmeden geleceğimle yanyana yürüyorum. Güzel günler yola çıkmış geliyorlar. Ne kadar şükretsem az..

♫♫♫

27 Kasım 2013

Feride

"Ah!" de. De ki bileyim adımın yalnızca altı harf, üç heceden ibaret olmadığını.
Susma! Anlat ki gönlüm kıyısında gezindiği suların serin olmadığını bilsin.
Sen baktıkça, sen dokundukça ısınır, nasıl olsa.
Yoksa nasıl söner, bu ateş nasıl tutunur insan sevdaya.
"Al ömrümü ömrüne koy.." diyemediğim için yuttuğum kelimelerle boğuluyorum.
Gözlerinde kaybolduğum, varabileceğim tek liman sendin hani?
Hangi zincir, hangi bozgun bizi yenebilir?
"Ah!" de, "Yüreğime emanet, bana yoldaş, başımı yasladığım huzur sende, aşk sende.."
Anlat ki bileyim, yolunu böylesi bekleyişim boşuna değil.
Sen dokundun mu dökülür, yaralarım unuturum kimsesizliğimi.
Hem benim gidecek yerim, yurdum yok ki..
"Ah!"de, "Senin, yurdun benim Feride."...

♫♫♫

17 Kasım 2013

bir akşam

Uykulara sarılıp kendini aradığın bir akşam,
vuruyor sevdan gama, kedere...
Her şeyi unutuyorsun, aşk dışında.
Aşkı böylesi içinde, böylesi imkansız yaşadığın için
gitmiyor elin, geçmişe..
Silinmese de kalbinden unutmasan da adını 
gözlerini kırpabiliyorsun işte.
Ne kadar yalan ne kadar yalnız ve ne kadar çok olsan da 
tutunuyorsun, sevdaya..
Oysa hayal ederken, yaşarken ayakların yere basmıyor.
Ellerinde ellerini hissederken, kokusunu için için 
duyarken, kimse önemli değil ondan başka.
Kimse böyle aşkla çağırmıyor, adını.
Kimse böyle pırıl pırıl bakmıyor, gözlerinin içine.
Ömür geçiyor aşklar da yitiyor,
bitmez sandığın hasretler de.
Bir akşam daha batıyor, güneş.
Bir akşam daha vuruyor, kıyıya yakamoz.
Geriye sana kalan bir avuç yalnızlık.

4 Kasım 2013

notlar VIII

Işığını kaybetmişse ne yapar insan?
Bildiğin tüm yolları yürü ne fark eder..
Ellerin ceplerinde olduktan sonra hangi rüzgar değecek..
Yağmurun altında bir başınasın.
Sevmek böylesi bir yok oluş bazen..

6 Ekim 2013

uçurum

"Birisini sevmeye kalkışmak önemli bir işe girişmek gibidir, bilirsin. Enerji, kendini veriş, körlük ister. Hatta başlangıçta, bir uçurumun üzerinden sıçramanın gerektiği bir an vardır. Düşünmeye kalkarsa atlayamaz insan. Bundan böyle artık bu gerekli sıçrayışı yapamayacağımı biliyorum." diyor, Sartre.

Sevmek..
Kör eden, sağır kesilen ve seni o uçurumun kıyısına getiren başka türlü bir eylem bilmiyorum.
Başka türlü cümleler kurmaktan vazgeçtiğim gün geliyor, aklıma. İnsan aklı sonuçta. Düşünceler nasıl da biçim değiştiriyor, sığdıramıyoruz kendimiz gibi olmayan dünyalara. Yürüdüğüm yollar var, ardım sıra bıraktığım ekmek kırıntıları. "Sevmek için geç, ölmek için erken." Öyle kendimden vazgeçtim ki hangi yön hangi yan beni düzlüğe getiriyor, bilmiyorum.
Okuduğum şiirler, kitaplar, sevdiğim onca yazar, şair var. Hepsi bir biçimde beni anlatıyor. Biraz dokunsan biraz hissetsen sen de anlayacaksın.
Sevmek, alelade değil.
Bir rüzgarın peşine takılmak gibi, uçamayacağını bile bile nasıl yürünür, o uçurumlara? Hangi deli ruh, hangi aşık geçmemiş bilmediği sokaklardan, hangi aşık hiç bilmediği bir şehirde bulmamış, kendini bir sabah? Şimdi gözlerinden aşkını alıyorsa o uçurumlar, elbette birdenbire değil..
Dinlediğim yüzlerce şarkı, ruhuma işleyen sesler, hiçbiri öylesine değil. Yazmak, demiştim ya beni var eden, müzik böylesi dokunmayınca hangi cümle anlatırdı, beni bu kadar derinden.. Bir ses, bir nefes belki içimize işleyen. Ya konuşamasaydık, seni sevdiğimi de bunca kez duymamış olacaktın.
Ne diyor Sartre, "Bundan böyle artık bu gerekli sıçrayışı yapamayacağımı biliyorum."
Sevmek, yalnız canımı yakıyor. Eskiden güneş gözlerimin içine doğardı. Şimdi hangi tepenin ardında kaldığını bile bilmiyorum.

cem adrian - tek kişilik aşk

24 Eylül 2013

tebessüm

Ne de güzel kadınlar var, hayatta bir düşün. Nasıl da güzel gülümsüyorlar!
"Fark etmez bana, şans benden yana" diyor ya şarkı
yoluma çok aşk çıkar, benim daha?
Aşk öyle koşar adım gelmiyor ki unutma diyorum, gözlerim doluyor..
Henüz doğru çizgi üzerinde bile yürüdüğünü bilmezken insan nasıl mutlulukla dolabilir ki?
Evet bir tebessüm belki her şeyi başlatan, ağız dolusu bir kahkahada saklı içtenliğin ama ya kalbin, kalbin kimin için attığını bilmiyorsa hangi tebessüme saklanır ki hüznün? Hangi cümleyle anlatırsın canının yandığını? Üstelik kahkahaların bölünüp diğer yanına oturmuşken.
Hayatının nereye doğru aktığını bilmemek. Bir nefesle başlıyor, her şey ve aynı nefesle son buluyor. Ya ömür dediğimiz bu yol, yenilgiler, sevinçler, kazandıklarımız, mutsuzluklarımız...
Tüm bu geçen zaman, sana sırtını döndüğünde nasıl devam eder, insan?
Yeniden başlamak için bir sebep gerek.
Hani o güzel kadınlar var ya, hiçbiri yalnız değiller..

23 Eylül 2013

beni anlama.

Beni sev, sev de anlama
Dokun hisset ne olur sorgulama,
diyor şarkı.
O kadar naif bir tınısı var ki..

Sonra aşk, diye giriyor söze 
en kalbe yakın yerinden.
"Aşk incelik ister canım, hoyrat olma.."

"Bir güç savaşı değil bu kendi haline bırak
Galibi yoktur ki hiç, aşk bu unutma"
İçim titriyor.
Bir şarkı ne denli dokunursa..
Öyle paramparça ruhum. 



21 Eylül 2013

adam II

Kırık bir ayna kaldı, senden bana.
Tadına doyamadığım bir sen vardın.
Kırılanın yalnız kalbim olduğunu elbette biliyordun ya.
Büyüdükçe avunurum sandın.
Ah be adam onca yol yürüdük, 
onca sen doldurdum aklımın odalarına..
Pamuk şekeri değil ki bir anlık olsun.
Kim bilir usulca sevmen bundandı.
Aşk..
Aşıksan tüm gücünü yitiriyordun.
Bana öyle bir sen bıraktın ki
İncindikçe savruluyorum..
Savaştıkça kendime yeniliyorum.
Bitmeyecek sandım, be adam
Bitmesin istedim!
Hangi aşk, gün batımına karşı koyabilmiş ki..
Çocukluğuma ver.

17 Eylül 2013

adam

Peri tozu gibi serpilmiş aşk.
Nasıl bilebilirdim yağmuruna tutulacağımı?
Ben bile kendime sığınamazken,
kalbime böylesi hükmedişin..
Bitmeyecek sanıyorsun.
Sessiz ellerimi tutuyorsun
Yüreğimden öpüyorsun
Gözlerini kırpmadan bakıyorsun ya
Yetiyor..
Ya gidişin,
Ah be adam!
Kaç ah sığındı, yokluğuna
Kaç keşke deyişim..
Ben seni usul usul sevdim.
Unutmak tek kelime üç hece
Unutmak yedi harf,
Unutmak yağmurunda sensiz ıslanmak.
Ya unut(ama)mak..!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...