5 Nisan 2012

biz, birer yorgun savaşçıyız


Geçenlerde bir arkadaşım "etin tadını bilmeyen birine eti, nasıl tarif edebilirsin?" diye sordu.
Biraz duraksadıktan sonra, tarif edemeyeceğimi anladım.
İşte tam olarak hayat da yaşadığımız tüm o anların ve tüm duyguların onları, daha önce hiç yaşamamış, hiç hissetmemiş olanlara, tarif edemediğimiz bir duygular bütünü...

An gelir, karşımızdakine "aslında bu böyle" diye başlayan bir cümle kurmaya kalkışıp daha saniyeler geçmeden anlatmanın faydasının olmadığını anlarız ve vazgeçeriz.
Karşımızdaki ısrarla anlat, belki anlarım, der. 
Evet işte, kilit cümle de bu. Belki diye başlayan hiçbir şeyin oluru yok, telafisi yok! 

An gelir, vazgeçmek bilmeden anlatır, dururuz. 
Cümlenin sonuna geldiğimizde ise karşımızda, yine bizi anlamamış aksine itinayla kurduğumuz o cümlelerden yalnızca kendine uygun bulduklarını seçmiş ve önümüze koymuş birini buluruz.
Ne yazık ki gerçek, bu.
Kimbilir aynı şeyleri kaç kez dillendirdik, kimbilir kaç kez daha yoruldu kalplerimiz.
Ve biz kimbilir kaç kez bunu yapmaya son vermedik. 

An gelir, anlatmak da çare olmaz vazgeçmek de.
An gelir, tüm o kırgınlıkları, yorgun kalplerimize hapsederiz.
Ve an gelecek yorgun bir kalbimiz bile olmayacak...

 



Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...